20 Mart 2010 Cumartesi

Türkiye'de Futbol

Diyarbakırspor Süper Lig'e yükselme mücadelesi veriyordu ki futbol ile 'seyirci' olmanın ötesinde hiç bi' ilişiği olmayan, daha da önemlisi olmaması gereken dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın ''Diyarbakırspor'un Süper Lig'de mücadele etmesi gerekir'' demecini hatırlıyorum. Etki derecesi tartışılır fakat hakemler üzerinde bi' baskı oluşturduğu aşikar.

Bugün Bursaspor maçında çıkan olaylardan dolayı 3 maç seyircisiz oynamanın akabinde 0-3 hükmen mağlubiyet cezası verilen Diyarbakırspor'a Belediye maçında çıkan olaylardan dolayı beklenen ceza skorun 1-0 tescil edilmesi oldu. 'Beklenen ceza' oldu çünkü bariz bi' şekilde siyasete bulanmış, cesaretten nasibini almamış insanlar tarafından yönetilen futbolun taraflarıyız.

Sivasspor maçında Trabzonsporlu 1 taraftar sahaya girmi ve maçın normal skoru 1-0 olmasına rağmen Sivas leyhine 0-3 olarak tescil edildi. Şimdi Ankaraspor'un küme düştüğü gerçeği malum, akabinde bu durumda düşürülmesi gereken bi' Diyarbakırspor vardı. 3. takımın da Denizli olacağını hesaba katalım ki Diyarbakırspor'a gereken ceza verilmediği için düşen bi' diğer takımın Manisaspor olduğunu hesaba katalım. Manisaspor'un suçu terör olmaması mı? Bugün 'Futbol işte' denilip geçilen o oyuna yayıncı kuruluş olsun, kulüpler taraftarlar ve sponsorlar tarafından bağlanan paranın haddi hesabı yok. Bu ligde mücadele etmenin kriteri 'Siyasi oyunlar' olacak ise biz hiç boşuna kendimizi yormayalım. Buyrun siz siyasi dengelerinizi kurmak üzerine futbolu dilediğiniz gibi kullanın.

Aynı örnek üzerinden devam edecek olur isek; Düşmeleri durumunda Manisaspor taraftarı olay çıkartacak olsa kim ne diyebilecek. Manisaspor'un sponsorlarına ne gibi bi' açıklama yapılacak. Bölge'nin esnafına vs? Manisaspor Bank Asya'da Giresunspor'u konuk eder, gazetelerde 1 satır yer kaplar. Manisaspor Süper Lig'de Beşiktaş'ı konuk eder, gazetelerin manşetinde yer bulur. Tamam, Diyarbakırspor'un skoru olduğu gibi tescil edildi. Yarın bi' gün Şeref Bey'de Beşiktaş 1-0 önde ve dakika 89 rakip gole gidiyor. Taraftar sahaya atladı, maç o dakikadan sonra oynanamadı. Demek ki skor olduğu gibi tescil edilecek. Hem 12. Adam söylemi daha bi' gerçekçi olmuş olur. Bariz bi' şekilde gol yenilmesini engelleriz. Tamam, hadi skor zaten Diyarbakırspor'un aleyhineydi diyelim. Manisaspor'un son maçı, küme düşme işi averaja kalmış. 0-1 yeniliyor ve bu skorla yenilmesine rağmen averaj ile kümede kalacak. Aynı şekilde dahika 89, rakip gole gidiyor Manisaspor'lu taraftarlar sahaya atlasın, maçı o dakikadan sonra oynatmasın. Ne de olsa skor olduğu gibi tescil edilmiyor mu?

Üzerinizde siyasi baskı mı oluştu, bu cezayı vermeye cesaretiniz yok muydu? Yapamıyorsunuz, bu ülkenin futbolunu adil bi' şekilde yönetemiyorsanır bırakın o zaman.

blog, bi' süre sonra;



''blog, bi' süre KAPALI'' dedikten beri epey bi' zaman olmuş. ne diyelim, lafı uzatmaya hacet yok. Çıkış kapısının üzerinde ki pankartımızı görünce bu resmi eklemek istedim.

19 Aralık 2009 Cumartesi

blog, bi' süre;

16 Aralık 2009 Çarşamba

Kaptan Nihat!

Beşiktaşlılığımızı, daha ziyadesiyle Beşiktaş'ta oynayan bi' futbolcudan beklentilerimizi; ''ulAn ben Beşiktaş'ta oynasam var ya, 1 dakika durmam. kendimi parçalarım lan!'' diyerek anlattığımız çocukluk dönemlerimizde tanıştık ilk olarak Nihat'la. Sağ kanattan harika bindirmeler yapar, ortalar açardı. O zamanlar da mevkiisine aldırış etmeden güzel goller atar, koşar pozunu verir selamını eksik etmezdi Nihat. Yanlış hatırlamıyorsam Galatasaray'la oynadığımız bi' kupa maçıydı sanırım, attığı gol ile maçı kazandırmıştı bize. Zamanın gazetesi 'Nihattan 30 milyarlık füze!' diye duyurmuştu haberi.

Her sene Nihat söylentileri çıktığından, bu sene 'Nihat Beşiktaş'ta!' haberlerine inanmak için formasını giyip ilk antremanına çıkmasına kadar bekledim. İyi bi' forvet fakat nazarımda harika bi' sağ açık oyuncusudur Nihat. Şu sıra oynadığı futbol beğenilmiyor, kabulümdür. Forvet arkası oynadığı zaman takımı olumsuz etkiliyor, kanatta oynadığı zaman gol atıp kendisine gelebilmek için mevkiisini kaybediyor falan-filan. Nitekim bunlar bi' yerden sonra 'teferruat'tan öteye yol katedemiyor tıpkı atılan golün dakikasının, estetiğinin, hangi takıma atıldığının hatta golün dahi bi' yerden sonra teferruat olması gibi.

Kaçırdığı her golden sonra en az tribündeki taraftar kadar üzülen, hatta korner kullanmak için gittiği köşe direğine topu dikerken dahi kaçırdığı gole söylenebilecek kadar taraftar ruhlu bi' adamdan bahsediyoruz. Bu takımın başında sahaya Kaptan! olarak çıkman ümidiyle.

13 Aralık 2009 Pazar

1980 Fa Cup Finali

Daha önce blog'a 1979 FA Cup Finali'nin resimlerini eklemiştim burada 1980'de Arsenal gene finalde yalnız bu sefer diğer finalistle birlikte Kupa da el değiştiriyor. 10.05.1980

West Ham United 1 - 0 Arsenal
Gol: Trevor Brooking(13)



Maçtan Notlar: Kupa, West Ham menajeri Lyall West'in United'a 5. yılında kazandırdığı 2. FA Kupa'sı olma özelliğinin akabinde Lyall West'in ilk 11'de sahaya sürdüğü Paul Allen'in 17 yaşında kupayı kazanan en genç futbolcu olması özelliğini de taşıyor. Ayrıca West Ham kadrosunda İngiliz olmayan tek futbolcu İskoç defans Ray Stewart

Şahsi Not: Arsenal'in otobüsü daha güzelmiş.

*Çeviride yardımlarından dolayı Kirve'ye eyvallahımız olsun.

Manisaspor 1 - 1 Beşiktaşımız

İlk 15 dakika çok iyi başladığımız maç sonradan iki takımın da kazanabileceği bi' karşılaşma hüviyetine büründü. Nitekim CSKA maçında olduğu gibi bu maçta da gol 'geliyorum' dedi resmen.

Defans, ön liberolar ve forvet anlamında çıkılabilecek en iyi kadro ile sahada yer aldık. Yalnız 4-2-3-1 forvet arkasında daha üretken, yerini kaybetmeyen ve özellikle bireyselden ziyade kesinlikle pas yapabilen bi' oyuncu ile oynamamız gerekiyor. Bu oyuncu Tabata olur, Tello olur, Yusuf olur ama bu isim en azından şu an Nihat olamaz, olmamalı. Nitekim hırsı, gol atma isteği Nihat'ın pas vermesini engelliyor ve yerini fazlası ile kaybediyor. Bu da Bobo'nun etkinliğinin azalmasına sebebiyet veriyor. Tello ve Nihat ile sahaya çıkmışken yer değiştirmeleri bizim açımıza daha olumlu sonuçlar doğura bilirdi. Bi' çok pozisyonda top alabilmek için Bobo da fazlası ile yerini kaybetti keza.

Haftalardır süre gelen 'çizgiye inmeme' sorunsalımız ile kaldığımız yerden devam ediyoruz. Özellikle defans yapan takımlara karşı ceza sahası çizgisine dahi yaklaşmadan yaptığımız ortalarla gol bulma ihtimalimiz çok az. Ağır bi' savunma hattını sahip olmamız dolayısıyla özellikle Isaac ile Manisaspor da sonuca gidebilir, galip gelen taraf olabilirdi.

Tello'nun sağ kanattaki olumsuz futbolu, Nihat'ın forvet arkasında takımı kötü etkilemesi, Delgado'nun sakatlığı ve nedenini bilmediğim bi' şekilde Tabata'nın oynatılmaması eklenince 4-4-2 ile daha iyi oynayacağımızı düşünüyorum zaten forvet arkası mevkiini kullandığımız söylenemez. Tello'nun sağ kanat ısrarı sürünce, Ekrem'de İsmail'den gerekli yardımı göremeyince kanatlarımızın da etkisiz hale gelmesiyle galip gelemedik.

Velhasıl galibiyet mühim değil. Beşiktaş her golden sonra 10 kişi bi' arada gole sevinsin, hep böyle skor tabelasının hiç bi' önemi yok.

Pilav da Zerde

Kim bilir nereye yol alıyor olacaktık. Belki Şampiyonluk maçına için Antep yollarına, belki Avrupa'ya gidebilmek için Manisa'ya. Otobüs mola vermek için hafiften yavaşlayıp, kaptan direksiyonu sağa doğru kırdığı gibi haylazlığa gider yapacaktık, bağıracaktık yine; 'Optik Başkan bize yemek ısmarlasanaaaaaa'

9 Aralık 2009 Çarşamba

CL'den Notlar

Üst tura çıkan takımlar: Bordeaux, Bayern, Manchester, CSKA, Real Madrid, Milan, Chelsea, Porto, Fiorentina, Lyon, Barcelona, Inter, Sevilla, Stuttgart, Arsenal ve Olympiakos.

Haftanın galibiyeti Juve'yi deplasmanda 1-4 ile deviren Bayern'e ait keza Butt'ın hakkını da teslim etmek gerekiyor. Haftanın golü ve olayı kuşkusuz Sinan Bolat'a ait.

Son maça kadar kimsenin üst turu garantileyemediği F Grubu'nda Barcelona deplasmanda D.Kiev'i 1-2, Inter kendi sahasında R.Kazan'ı 2-0 ile geçrek üst tura çıktı. Bordeaux ve Chelsea grubunu namağlup lider tamamladılar. Debercen ve Maccabi Haifa puan alamadan Avrupa'ya veda ettiler. Maccabi Haifa'nın golü de yok.

Juventus, Wolfsburg, Marsilya, Atletico Madrid, Liverpool, R. Kazan, U. Urziceni ve S. Liege
gruplarını 3. sırada tamamlayarak Uefa'ya katılmaya hak kazandılar.

Sinan Bolat

Dün Juventus deplasmanında penaltıdan Bayerin'in ilk golünü atan Butt'a Sinan Bolat'tan gider geldi. S.Liege, AZ Alkmaar karşısında 90+5'te 1-0 mağlup durumda Avrupa'ya veda etmeye hazırlanırken kazanılan serbest vuruşta ileri çıkan kaleci Sinan attığı golle S.Liege'in Uefa'ya katılmasını sağladı.

Hem İlker, Hem Yasin!

Tartışması abestle iştigal en meşhur spikerimizdir İlker Yasin. Öyle ki Google'a 'İlker Yasin' yazdığınız vakit karşınıza çıkan linklerin tamamına yakını ya taklidi ya da İlker Yasin'in gaflarından ibaret olacaktır ki tecrübeyle sabittir.

Kendisi anlattığı maçlarda çoğu futbol izleyicisi nazarında başlı-başına maçı internet üzerinden yabancı kanaldan izleme sebebidir. Hele Rıdvan ile birlikte bi' Beşiktaş vs CSKA Moskova maçı anlattılar ki çıldırmamak elde değil. Kahvede maç izlermiş gibi espiriler, her an 'Herkese benden çaaaaaay, İlker'e yok!' diyecekmiş izlenimi altında 'Hocam bana da topu ayağından açma demiştin hatırlıyor musun' 'vay be, neydi o eski günler Rıdvancığım' tadında hoş sohbetleri cabası.

'İlker Yasin işte' diyip geçmemek lazım. Nitekim bünyesinde 'nitelik' namına hazine barındıran nevi şahsına münhasır bi' spikerimizdir İlker Yasin. Nasıl mı, hay hay;

Zico herhalde Tuncay'ın Middlesbrough'a gittiğini unutmuş olacak ki İlker Yasin'e göre Zico, Maldonado ile Tuncay arasında Maldonado'yu Tuncay'a tercih ediyor. Mesela Semih'in golü atması dahi İlker Yasin ağlarla buluşan topa Penaltı! demesini engelleyemez lakin devamında golü de inkar etmez İlker Yasin; 'Hem penaltı, hem gol!'

Marjinal adamdır vesselam İlker Yasin. Her spiker kendince oyuncu değişikliğinin hatalı olduğunu belirtir, İlker Yasin ise o oyuncuyu hiç çıkartmaz oyundan, antrenöre giderini yapar. Fink oyundan çıkmış olsa dahi Ernst'e Fink demeye devam eder. İlker Yasin'in anlattığı bi' maçta kötü mü oynuyorsunuz ya da hakem hatalı bi' karar verdi ve gerildinizde gülmeye mi ihtiyacınız var. Buyrun, İlker Yasin Fenerbahçe - Randers maçında Alman hakem Wack'a ithafen; 'Hakem Wack, bu sefer bak. Bakamıyor' Bazen kafanızda ciddi anlamda soru işaretleri de oluşturabilir kendisi. 'Drogba sene sonu İtalya'ya olmazsa Inter'e gidecek' diyerek n'oluyor lan? demenize de sebebiyet verebilir.

8 Aralık 2009 Salı

Juventus 1 - 4 B. Munih

20. dakikada Trezeguet ile öne geçen Juve'ye ilk cevabı penaltıdan Kaleci Butt veriyor.

Juventus: 20. dk Trezeguet
Bayern: 30.dk H.Butt, 52.dk Olic, 83.dk Gomez ve 90+2'de Tymoshchuk
Sonuç: Juve Uefa Avrupa Ligi'ne.

Beşiktaşımız 1 - 2 CSKA Moskova


Maç başladığı andan itibaren özellikle ilk 15 dakika gol için fazlasıyla istekli, saldırgan bi' takım izledik. Çıkardığımız bu kadro ile oyunun gidişatını yön verebilmek için mutlak şartla 1-0 öne geçmemiz gerekiyordu ki Fink'in mükemmel pasında Tello ile bu şansı kendimiz harcadık. Güzel düşündü, vurdu fakat olmadı. Kadroya baktığımız vakit Sivok, Ferrari, İbrahim Toraman ve bana kalırsa İbrahim Kaş'ı da ekleyebiliriz çok defansif bi' kadro ile çok ofansif bi' ilk 15 dakika izledik.

Fink stilinde bi' oyuncu ile 4-3-3 oynanabilir, evet buna katılıyorum. Aldığı topları dikine kullanan, oyunu iki yönlü oynayan ve kanatları iyi besleyebilen bi' oyuncu. Yanlarında kendi stilinde bi' oyuncu daha olduğu zaman Ernst'te bu ikilinin arasında top taşıma ile 4-3-3'ün orta saha kısmını tamamlamış olabilir yalnız bu ikili kesinlikle Ernst - İbrahim Toraman olmamalı. Zaten görevi itibari ile adam adama oynayan İbrahim Toraman gerek hücum, gerek savunma anlamında pek bi' katkı sağlayamadı takıma. Keza 4-3-3 oynayacaksanız ileri 3'lünün sağ tarafında ki isim kesinlikle iyi/kötü Nihat olmalıdır. Bugün anlayamadığım nokta Tello'nun ve oyuna girdikten sonra Nihat'ın ters ayak oynatılmasıdır. Bu iki topçudan hiç birisi birebir çalımlarla ceza sahasına girip ters ayakla gol atabilecek oyuncular değil.

CSKA'nın kapandığı anlarda ne sağdan, ne soldan çizgiye kadar inip, rakip defansı da kaleye kadar çekip dışa orta açarak pozisyon aramadık. Her defasında ceza sahası ön çizgisinin de gerisinden ortalar ile pozisyonları kendimiz harcadık.

Gol yemememizin de önemli olduğu bu maçta klasik 4-4-2'yi deneyebilirdik. Orta alanda rakibi boğup kazandığımız topları kanatlara taşıyarak gol yollarında etkili olabilirdik. Nobre'nin formsuz olması, Batuhan'ın maç ve tecrübe eksikliğini göz önünde bulundurduğumuz vakit 4-4-2 ile başlamamamızı bi' yerde anlıyorum fakat sürekli oynadığımız 4-2-3-1 bu maç için daha uygun bi' sistem olabilirdi. Forvet arkası Tabata ya da uzaktan uzaktan şutlarını da göz önünde bulundurursak Tello ile başlayabilirdik. Özellikle Ferrari ile maçın sonlarına doğru yakaladığımız pozisyonları gole çevirebilsek galip gelen taraf olabilirdik.

Bu arada CSKA'nın ihraç edilmesi ihtimali de var tabii. Umarım bu şekilde Uefa Kupası'na katılmayız.

7 Aralık 2009 Pazartesi

1979 FA Cup Finali

Arsenal'in Manchester United'ı son dakika golüyle yenerek kazandığı 12.05.1979 FA Cup Finali

Arsenal 3 - 2 Manchester United

Goller:
Arsenal:
Brian Talbot(12) Frank Stapleton(43) Alan Sunderland(89)

Manchester United: Gordon McQueen(86) Sammy Mcllroy(88)

Roma vs Lazio





6 Aralık 2009 Pazar

AS Roma 1 - 0 SS Lazio


Topla oynama oranları hemen-hemen eşit olsa dahi aldığı topları ileri kullanan Lazio maçın başından sonuna kadar etkili olan taraftı. J. Sergio'nun Mauri'nin şutunu son anda çıkarması derbinin kırılma anı oldu belki de. İki takımda da 3'er sarı kart var. Roma'da Pizarro 88'de ikinci sarıdan atıldı. 'Derbi dediğin böyle olur ulan!' demek için midir bilinmez maç boyu Lazio sağ, Roma sol kanadı kullanmayı tercih etti genellikle. Maçtan sonra Roma Kaptan'ı Totti Lazio tribünlerinde hareket yapınca 'out' hafiften mevzu olmadan derbi olmaz dercesine küçük çaplı bi' gerginlik de eksik olmadı derbiden. Cassetti'nin gol sevinci ve Roma'nın maçtan sonra galibiyeti taraftarı ile birlikte kutlaması ayrı bi' hava kattı derbiye.

Beşiktaşımız 0 - 0 Diyarbakır

Yönetimi ile ciddi sorunlar yaşayan, hafta içinden kalma antreman eksiği olan Diyarbakır'a karşı oynadık. Hepsinden önce ben aksine bu tür durumların futbolcuları daha iyi motive ettiğini düşünüyorum. Tabii ki fizik kondisyon açısından aynı şeyi söyleyemeyiz fakat psikolojik olarak daha bi' motive oldukları kanaatindeyim.

Maç kadrosuna baktığımızda 'Golü takım atar'ı bi' kenara bırakıp o son vuruşu kimin yapacağı sorusuna cevap aradığımız vakit karşımıza çıkan ilk isim olarak görülen Nobre'nin haftalardır süren kötü performansına iyi bi' forvet oyuncusu olmayışı ve mevkiisini kaybetmesi de eklenince erken bi' gol bizim için çok daha önemli bi' hâl aldı maç başında. Öncelikli olarak zamanında eleştirdiğimiz İbrahim Kaş'tan bahsetmek gerekiyor. Son karşılaşmalarda özellikle ileri uçta yaptığı bindirmelerle takıma bi' etkinlik ve ayrı bi' hava katıyor yalnız aldığı topları daha olumlu kullanması gerekir. Keza İbrahim'in oyunundan ziyade Beşiktaş'tan gitmesi ve tekrar yanlış strateji ile gelmesidir eleştirilen nokta.

Solda İsmail, İbrahim kadar etkili olmadığından sol kanat etkinliğimizi kaybettik. Nitekim maçın başından sonuna kadar kapalı oynayan bi' takıma karşılık -o kadar ki 90 dakika boyunca 1 ofsaytımız dahi yok- İsmail'in 1 kere olsa çizgiye inip orta açtığına şahit olmadım. Tabata'yı engellediği pozisyonu saymazsak tabii.

Bu şartlarda karşımıza çıkan ve kapalı bi' oyun oynayacağı aşikar olan, göbekten atak geliştirmekten ziyade kazandığı topları uzun oynayarak ileri uç elemanları ile etkili olmaya çalışan Diyarbakır'a karşı tek ön libero ile oynayabilirdik muhtemelen. Ceza sahası içine 'iğne bile atsak düşmeyecek' anlarda bırakın iğneyi, biz top atmayı denedik. Kaçırılan basit, şanssız pozisyonlarımız vardı evet ama biz böyle kapanan rakiplere karşı öncelikli olarak özellikle maçın başlarında uzaktan şutlar ile etkili olmalıyız. Nitekim Diyarbakır karşısında Nobre gibi karambolleri seven bi' forvetimiz de vardı ki mutlaka uzaktan şutlar atmalıydık.

Nihat'ın kötü oynadığı, beklenen Nihat olmadığı kesin. Yalnız ıslıklamak yakışık almıyor. Kaptan(!)'ı eski günlerindeki gibi görmek ümidi ile.

3 Aralık 2009 Perşembe

Manchester United vs Beşiktaşımız

Kadrolar;

Kadrolar ve Diziliş;


Maç Sonu Verileri;


İstatistik Özetleri;

M Oynadığı Dakika, B Şut hızı ölçümü, FS Maruz Kaldığı Faul, G Attığı Gol, T Kaleyi Bulan Şutlar, O Ofsayt, P Şut, W İsabetsiz Şut, Y Sarı Kart, FC Faul, R Kırmızı Kart.

Taktiksel Diziliş;



Takım Oyuncularının Pas Trafiği;

TP Oynanan Dakika, PA Pas Girişimi, PC İsabetli Pas, % İsabetli Pas Yüzdesi



Takım İstatistikleri;


Teknik Analiz ve İstatistik Verileri'ni paylaşan TribünDergi'den kebabman ve çeviride yardımları için Doruk Kirve'ye teşekkürler.

2 Aralık 2009 Çarşamba

Fabian Ernst

"Almanya'da bazen sahada arkadaşlarıma kızdığım, bağırdığım oluyordu, ama buradaki arkadaşlarım şanslılar çünkü Türkçeyi çok iyi bilmiyorum."

1 Aralık 2009 Salı

Kim Gidecek?


Sivok, Ferrari, Ernst, Fink, Tello, Tabata, Bobo, Holosko ve Delgado'nun da gelecek olması ile takımdaki yabancı sayısı 9'a yükselecek.


Takımdan gönderilmesi söz konusu dahi olamayacak yabancılar Ferrari, Ernst ve Sivok. Aslında yeni transfer olması, Ernst ile iyi bi' ikili oluşturmuş olmaları ve alternatifinin olmamasını da baz alırsak Fink'i de bu listeye dahil edebiliriz. Uğur'u Fink'e alternatif olarak görmüyorum.

Klasik 4-4-2'yi uygulayabilecek bi' kadroya sahip olduğumuzdan ötürü Tabata'nın transferinin çok gerekli olmadığını düşünüyorum. Yüksek bonservis bedeli ile alınmış olmasından ötürü muhtemelen işin teknik-taktik boyutundan da önce Tabata bu takımdan gönderilmeyecek gibi duruyor. Tello bu sistemde kullanabileceğimiz, takımı canlandırabilecek niteliklere sahip bi' futbolcu. Topu ayağında tutabilen, kanatta ve serbest adam olarak oynayabilen, rakibin kendi yarı sahasına çekildiği anlarda uzaktan şutları ile oyunu lehimize çevirebilme kapasitesine sahip bi' futbolcu. Keza kendi yarı sahamıza çekildiğimiz anlarda orta sahada pres uygulamayan başlayan rakipler karşısında topu rakpi yarı sahaya yıkmak için kanatta da olsa Tello'ya ihtiyacımız olacak. Alternatifi Ekrem bu konuda Tello kadar verimli olmasa dahi İsmail ile iyi bi' ikili oluşturdular.

Bobo güçlü fiziği, top saklaması ve bitirici son vuruşları ile bu takımın bir numaralı forvet elemanıdır. Sözleşmesi bu sene sonunda bitecek olduğu için gönderilmesi düşünülebilir yalnız futbolunu gözardı etmemek gerekiyor keza yarım seneye sözleşmesi bitecek bi' oyuncuya kolay-kolay bonservis bedeli ödeyecek kulüp bulmak zor olur.

Ben şahsen Holosko'nun Süper Lig standartlarının çok üzerinde bi' topçu olduğunu düşünüyorum. Forvette ve ihtiyaç olduğu vakit kanatta oynatılabilecek adam eksiltebilen, son vuruşları oldukça iyi bi' oyuncu. Özellikle zor deplasman maçlarında önüne atılacak toplarla sonuca gidebilecek birisi.

Tabata, Delgado, Bobo, Tello dörtlüsünden birisi gidecek gibi görünüyor. Sözleşmesinin dondurulmuş olması Delgado'yu, yüksek bonservis bedeli ile yeni transfer olması Tabata'yı, sene sonunda serbest kalacak olması sebebiyle bonservis bedeli verecek bi' kulübün zor olması ihtimali ve forvette en iyi oyuncumuz olması Bobo'yu bu listenin biraz uzağına itiyor gibi görünüyor.

30 Kasım 2009 Pazartesi

Sivasspor 0 - 1 Beşiktaşımız

Her ne kadar ligin alt sıralarında olsalar dahi bi' önceki sezonu 2. sırada tamamlamış, iyi bi' motivasyon ile tehlikeli olacak bi' rakibe karşı oynadık. Maçın deplasmanda olması, yoğun ve zorlu maç trafiğimizin takımın oynadığı kötü futbolu ört pas etmek için yeterli olacağını düşünüyorum.Nitekim bu bizim için geçen sene de böyleydi. Üst sırada bulunan rakiplerimiz bizden önce oynayıp puan kaybettikleri hafta bizim maçlarımız stres yüklü geçiyordu, bunu da es geçmemek lazım.

Puan ihtiyacı dolayısı ile maçın başında gol bulmak isteyen, agresif Sivasspor'a karşı özellikle maçın ilk 20 dakikasında kanatlarda ciddi açıklar yakaladık fakat olumlu kullanamadık. İbrahim Kaş bindirmeler yaptı, ataklara katıldı kimi zaman Nihat açığını kapattı kimi zaman o bölgede bizde tehlikeli pozisyonlar verebilirdik fakat Nihat özellikle Sivasspor'un baskı yaptığı anlarda göbeğe kat etmekten ziyade çizgiden bindirmeler yapmayı tercih etse ortalarının da iyi olduğunu hesaba katarsak bizim adımıza daha olumlu sonuçlar elde edebilirdik, Nihat da daha verimli oynayabilirdi. Golün o bölgeden gelmiş olmasına rağmen sağ kanat etkinliğimiz yeterli değildi.
Mustafa Denizli'nin kenarda oyunu değiştirebilecek kilit bi' oyuncu bekletmesi huyundan diyelim artık Tello'nun oyuna sonradan girmesi canlılık kazandırdı. Saldıran Sivas'a karşı kazandığımız topları ayağında tutabilecek, ver-kaçlarla oyunu açıp rakip yarı sahaya geçmemizi sağlayabilecek Tello ile oyuna canlılık geldi. Bobo'nun golü verilmiş olsa ya da Bobo sakatlanmamış olsa bizim açımızdan daha iyi bi' maç olabilirdi.

Tabata'nın yeteneklerinin azımsanmaması gerekir. Üzerinde gerek bonservis bedeli, gerek Yıldırım Demirören antipatikliği sebebiyle ciddi bi' baskı var. En azından Şeref Bey'de 2/3 maç 90 dakika oynatılması gerekiyor.

27 Kasım 2009 Cuma

Alves'ten Gider

Pazar günü Madrid'den çok daha iyi bi' takım olduklarını göstereceklerini ve bahaneleri olmaması için Ronaldo'nun da oynamasını istediğini belirtmiş Alves. Inter maçında yaptıkları gibi top oynatmayacaklarını da eklemeyi unutmamış. Yalnız belirtmek gerekir ki Madrid orta sahası özellikle Kaka ve Ronaldo ile Inter orta sahası ile kıyaslanamayacak seviyede teknik kapasitesi yüksek bi' orta saha.

Kaynak; NtvSpor

26 Kasım 2009 Perşembe

George Weah

''Futbol, ezilen halkın mutluluğudur.''



El Clasico

Maç 29.11.2009 Pazar Saat 20:00'da Ntv/NtvSpor'dan naklen yayınlanacak.


Maçın önemi için her hangi bi' ekstra durum gerekmese de sefer 2-6'lık maç ve R. Madrid'in 1 puan farkla Barca'nın önünde lider durumda olmasının maça ayrı bi' hava katacağı kesin.
Yeni transferleri ile Madrid ciddi anlamda kadro olarak çok güçlü bi' ekip oldu. Barcelona karşısında bu isimlerin ne yapacağından ziyade asıl merak ettiğim nasıl bi' taktik anlayışı ile sahaya çıkacakları. Sağda Ronaldo, solda Kaka'yı düşündüğümüz vakit özellikle ofansif anlamda kanatlardan çok etkili olabilirler. Bunun akabinde Ronaldo'nun arkasında oynayacak olan Sergio Ramos'un yapacağı muhtemelen bindirmeler de var tabii fakat ben bunların Barca lehine dönüşebileceğini düşünüyorum. Barcelona kanatlarda açık bulduğu zamanlarda oyunu çok çabuk kanatlara açıp etkili sonuçlar üretebilen bi' takım. Özellikle sağ kanatta Alves çizgiye indiği vakit rakip kalede ciddi anlamda tehlike yaratabilen bi' oyuncu. Madrid'in orta sahanın ortasında çok fazla koşması, rakibin oyununu ve pas trafiğini bozması gerekecek bu maçta X. Alonso Madrid adına maçın önemli etkenlerinden birisi olabilir.
Barcelona'nın oyunu rakip yarı sahaya yıktığı anlarda dahi geride temkinli olacağını düşünüyorum. Nitekim kaptırdıkları toplar Kaka ve özellikle Ronaldo'nun dikine uzun mesafe top sürmesi, sürati ve adam eksiltmesi ile Barca'nın başına dert açabilir.
Madrid'in elinde Ronaldo, Kaka, Benzema gibi kaleye yaklaşamadığı anlarda kısa sürede rakip sahaya gidip uzaktan şutlarla tehlikeli olabilecek oyuncularını da göz önünde bulunduracak olursak şayet rakibi geride karşılayıp bu bölgede ciddi bi' pres ile direncini kırıp oyunu kanatlara taşıyarak hızlı adamlarla sonuca gitmesi skoru lehine çevirebilir. Pas trafiği Barca'nın en büyük kozu.

Manchester United 0 - 1 Beşiktaşımız

Old Trafford deplasmanına çıkıyorsunuz, bu çok önemli bi' nokta. Önceliki olarak altını çizmek gerekir.

Maçın başında öz güveni yerinde, ne yaptığını bilen bi' takım hüviyetinde olduğumuzun sinyallarini gördük. Şahsen gerek çıkardığı kardo, gerek oyuna zoraki de olsa müdahaleleri ile maçın adamı Mustafa Denizli desem yeridir.

Aldığı topları dikine sürebilen ve uzun bi' alan kat edebilen bi' orta saha, uzun paslarla içeri kat edip tehlikeli ortalar ve dışa doğru paslarla her açıdan saldırabilen bi' rakibe karşılık çok iyi savunma yapmamız gerekiyordu öncelikli olarak. Buna rakip orta sahanın topu her ayağına aldığında sağlı-sollu koşular yapan kanat futbolcuları da eklenince savunmamızın önemi daha da arttı. Deli İbo, İsmail ve İbrakim Kaş, Ekrem kanat hattı ile öncelikli defansif, çok koşan ve topu kanatlardan taşıyacak bi' anlayış ile sahaya çıktık ve özellikle Ekrem elinden gelenin fazlasını yaptı dün bu konuda. Rakibin her atağında bek'e kadar inen Ekrem kazandığımız her topta takımı rakip yarı sahaya taşıdı, sahada dizilişimize imkan tanıdı. Bu noktada biraz Ernst ve Tello Ekrem'e biraz daha yakın oynasalardı ve Ekrem'de topla çıkmaktan ziyade paslarla ileri çıkmayı denese daha etkili olabilirdik nitekim. İleride topu ayağında tutan Bobo doğru tercihti.

Artık galibiyete inançtan mı bilinmez; Rakibin her şut pozisyonunda duvar ören 3 savunma oyuncusuna İbrahim Toraman'ın zorunlu değişikliği eklenince bu durumu İlhan'ın kırmızı kartı ile bağdaştırıp Chelsea maçı havası estirdi bende. Bu noktada yapılacak değişiklik maçın gidişatını ciddi anlamda değiştirebilecek riskli bi' değişiklikti. İbrahim Kaş'ın stopere, sağ bek'e de Ekrem'in çekilmesi ihtimali olabilirdi Erhan'ın tecrübesizliği göz önünde bulundurulursa fakat Ekrem'in kazandığımız topları kalemizden uzaklaştırmakta üstlendiği rölü düşündüğümüz vakit Erhan değişikliği riskli görünse de olması gereken değişiklikti belki de.

Rüştü'yü özellikle pozisyondan sonra kendisini tebrik edenlere 'Hadi beyler, hadi!' dercesine tatlı sert azarladığı zaman ayrıca takdir ettim.

Old Trafford'da galip geldik! Harika bi' galibiyet. Tribündeki taraftara, sahadakilere, helal olsun hepinize!


Resimler için TribunDergi'den kebabman'a teşekkürler.